İnsan sessiz kal diktasını veren, gücünü pilden aldan bir tansiyon aletini dinliyor da, kalbine iyi bak diyen kitabı dinlemiyor.
YAŞAMAK NE BÜYÜK BİR MÜCADELE

Nerden başlasam
önce bir soluk alıp
sonra umarsızca vermeye başlayarak
yani yaşamanın ne demek olduğunu hiç düşünmeden.
sonra odanın ışığını kapatıp
hoş bir müzik eşliğinde
hayal dünyamıza odaklanarak
hayal kırıklıklarımıza dert yanalım.
çünkü başka meşgalemiz yok ki
var olanı beğenmemek

sitem etmek
yetinememekten başka.
Sonra gözlerimizi yumalım
belki kulağımıza sessiz kalmış çığlıklar fısıldar.
endişelenir miyiz peki?
kendi evladımız dışında bir yabancının ağlamasından?
sadece bir rüyaymış diye sevinir miyiz bir de üstüne…
Ağlamak
yüce bir mesele.
vicdanı olmayana
hassasiyet duymayana uğramayan bir yolcudur kendisi.
Ağırlaştı ellerim
bütün günün yoğunluğuyla direnen bedenim
yumuşak yastığı görünce saldı kendini.
herkesten ve dünyadan bir haber vaziyette.
Sonra aklıma o çocuk geldi
nasıl olduysa bölündü uykum
tanımadığım
elimin saçlarına hiç değmediği
üstelik gülüşüne bile tanık olmadığım bir çocuk için.
ne kadar büyük bir çaba değil mi onu düşünmek?

baksanıza
penyesi kısa gelmiş kollarına
sanki birazda eskimiş
emanet olabilir mi acaba?
ya da sahipsiz bir kaldırımdan alınmış?
saçları pek umursanmadan kesilmiş
aslında gözlerindeki acıyı kapatacak kadar uzasaymış
dudakları büzüştüğünde yaşlar saçıyla buluşur
ve biz göremezdik ne kadar korktuğunu.
o zaman daha rahat kapatırdık gözlerimizi.
belki hiç uğramazdı değil mi vicdanımıza?
O
bir yabancı
ama aslında bir yandan da değil.
O saklı kalmış insani duygularımız bizim.
yumruk yaptığım ellerim büyüklüğünde
kalbiniz var mı acaba sorusunu yöneltecek kadar da masum.

yaşamak, yaşamak, yaşamak ne büyük bir mücadele.
insan en çok
insanlığını kaybettiğinde anlıyor
yaşamadığını.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder