İnsan sessiz kal diktasını veren, gücünü pilden aldan bir tansiyon aletini dinliyor da, kalbine iyi bak diyen kitabı dinlemiyor.
FARKLILIK İDDİASI

İnsanlar kaça ayrılır ki? Renkleri, beğeni ve alışkanlıkları ne kadar farklılık gösterse de insan özünde ‘birdir’. İnsanlar da aynı aslında, sadece biz farklı olduğumuzu düşünüyoruz…
Bunun adı literatürde her ne kadar ego diye geçse diye, bir çok usta yazar ve şair, bunun kibir lekesinden arındırılmış bir isim olduğunu belirtmiştir… Öyle ki hayallerimiz bile farklıdır. Ama yaşamdan beklentiler genelde aynıdır. Yani dediğimiz gibi, elit iş kadınlarının öğlen yemeğinde de, semtten ablalarımızın yaptığı gündeki dedikodular da aynıdır… Yolunda gitmeyen bir maçta, izleyici konumundaki her insan aslında teknik direktör olabilme gücüne sahiptir. Bakın herkes de var bu istek ve yetenek… Birini hıçkırık tutar, ufak tavsiyelerde bulunursun ama cevap olarak ‘’bende o işe yaramıyor’’ yanıtını alırsın. Buradaki amaç ben farklıyım, hıçkırığım bile bambaşkadır imajı vermek. Ama bu işin tedavisi de yine her insanın yaptığıyla aynıdır.
Peki bunca saçma cümleden sonra ne anlamalıyız? Ben de bilmiyorum ki. Bir olmamız lazımmış desem, olamayız. Bir daha hıçkırmayın insanlar bölünüyor desem, elimizde olan bir durum değil. Ah bir beni topçu yapsalar da görseler nasıl farklı adam olduğumu deseniz, bu lafı dediği için topçu yapılanı görmedim. En iyisi uyumak olabilir mi? ‘’Ama sakın yanılgıya düşmeyin ben farklı uyurum’’ diyeniniz de yoktur herhalde… Sonuç olarak hepimiz de toprağa gireceğiz. He işte o noktada farklı olmak ne imiş, nasılmış göreceğiz. O zamana kadar hepimiz aynıyız ama değil mi gözünün yağını yediklerim?