İnsan sessiz kal diktasını veren, gücünü pilden aldan bir tansiyon aletini dinliyor da, kalbine iyi bak diyen kitabı dinlemiyor.
 KAYBEDİŞTEN VAR OLMAYA

Güneşli günlere aldanan
dert ve tasanın uğramadığı insan bedenleri
umursanmayan hayat mücadelesinde yorgun düşmeyi
hiç aklına getirmez mi?
Zirveye doğru
her daim kötülüğe baş koyarak,
koşarak ilerleme pahasına ezip geçtiği bütün duvarlara rağmen,
yorgun düşeceğini düşünmez mi?
Kendini, yaşamı, ölümü, hakikati ve bahşedilen aklı kullanmak için
ölüm fermanını beklemek gerekir mi?
Kendini keşfetmeye giden yolda,
zalim düşüncelerle tıkansa da önün
özüne dönme çabası olmasına engel mi?
Hikaye bir varoluş meselesi.
Gerçekleri ölmeden evvel anlamaksa yalnızca gözünü açmakla mümkün…
Herkes kendi zihninin esiridir.
Kafese dar gelen ömrü özgürlüğe kavuşturmak
en mühim mesele değil mi?
sıyrılma zamanı sığdırıldığımız hayattan
düğümlenen dilleri hakikat uğruna bozma vakti şimdi
kalk ve ses ver yeniden.
insan yaşamak uğruna kendisini nasıl kaybetti?
= SESLENDİRMESİ =

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder