DAĞLARIN DA YERİ DEĞİŞİR
Dalıp dalıp gittim içimin dağlarına… Bir yanı kırık, diğer yanı kıvrım dağlarına…
Hele bir de kalbimin en doğusu vardır ki… Nemrut Dağı’ndan güneşin batışını
seyreder. Mihman olana mihmandarlıkla karşılık verir şairin dizeleri… Sonra
değişimden açılır bahis, bu kuru gürültüde… Zaman değişir. Hele en çok zaman…
Tohum büyür, gelişir. İnsan doğar, apalar, yürür. Nefes alış-verişi değişir.
Hiçbir şey, kalmaz ilk günkü gibi kaldığı yerde… Beşer aşka duyduğu hasret bile
değişir. Yok olacak kıvama gelir. Savrulan yanı değişir. Her şey bir yana…
Aşıklık isabet etmişse bir insana, değişimin hası onda gelişir. Az gider, uz
gider. Dere tepe düz gider. Dünyalık denizinin ortasına dokundurur işaret
parmağını… Bir damladan dağılan
titreşim, onu olduğu yerden uzaklaştırır da uzaklaştırır. Uzaklaştığı yerden,
yakınlaştığı yere doğrudur akıbeti… Akıbet, değişimin ışıltısı… Rahman ile
kurulan bağın pırıltısı… Bir garip avuntusudur. Değişimdendir zaar debelenmesi…
Debelenişi, gönlünden akan sayfalar dolusu bir kitaptır.
Dalıp dalıp çıktım
içimin dağlarından… Halime baktım da, gittim Hasan Dağı’na oduna… Kaçtım
seccademin sonsuz yaprakları arasına… Günler, aylar, mevsimler geçmeden
anlamıyor insan başına nelerin, hangi sebeplerle geldiğini-geleceğini… Çoğunun
düşünmeyi bile aklına getirmediği, azının ise düşüncenin kıyısında şekle takılı
kalan yanıyla yastığa koyduğu başını çelgilediği… Yastık demişken… Geceleri bir
tek yastığım anlar beni… Yastığımdan kalbimin mutfağına kapı açılır her gece…
İçeride kazan. Kazanın içinde çorba… Tarhana çorbası… Gel, sana da sıcak bir pide bölerim yüreğimin en
yangınlı yerinden… Yerim derken… Yerim yoktu ki benim… Çıktım miss kokulu
kalbimin mutfağından… Dağlardan ovalara
bol bol sükût taşıdım. Gökyüzü ve kuşları iliştirdim gözlerime…
Ölümün değişmeyen bir moda olduğunu, mezarların
yanından bir rüzgâr gibi geçerken anladım…
Vesselam…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder