İnsan sessiz kal diktasını veren, gücünü pilden aldan bir tansiyon aletini dinliyor da, kalbine iyi bak diyen kitabı dinlemiyor.
‘ERDEM’İ   ÖZLEDİK

Hem hal olunacak onca sebep varken, kendisini kendine dert ediniyor insan. Geceyle baş başa kalma mücadelesi vermeyi seviyoruz. Galip gelemesek de, vicdanen rahatlama seansları uyguluyoruz, bom boş geçirdiğimiz koca bir günün sonunda… Peki ne denli boşlukta yaşıyoruz?
Yaşamın üç noktayla dolu cümlelerini tamamlamak adına, akıl gibi bir erdeme sahibiz. Ne yöne çekersen o doğrultuda çalışan, fesat veya iyi niyetli bir de kalbe. İkisinin aynı doğrultuda yer almadığı, aynı çatı altında barınamadığı yegane mücadele içindeyiz! Evet, yaşam erdemli kalma mücadelesidir.
Doğuştan gelen hisleri saklıyor olabilseydik, hiç uğraş vermeye gerek kalmazdı. Yeniden paylaşma çabasını yaşamazdık, yeniden içten bir tebessüm nasıl oluşur sorusuna cevap aramazdık. Zaten bütün bu değişimler sonucunda ortaya çıkmadı mı, ağlarken de güçlü kalma safsataları?..

Acizsen, bunu kendinden bile gizlemeye çalışmak ne kadar mantıklı? Yanlıştaysan, göz göre göre iyiyim ben demek ne kadar anlamlı? Bütün bunlar, bizlere sonradan dayatılan; kökten düzelişe değil de günü birlik kurtuluş hamleleridir.
Hem erdemli olmak değil ki mesele, dediğimiz gibi zaten öyleydik… Şimdi var olanı geri çağırma zamanı. Geldiği vakit sımsıkı tutunma zamanı. Kendine aksaklığını söyleyebil ki, doğru olasın. Doğru ol ki, örtü mahiyetindeki gülücükler yüzünden, pişman olmayasın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder