İnsan sessiz kal diktasını veren, gücünü pilden aldan bir tansiyon aletini dinliyor da, kalbine iyi bak diyen kitabı dinlemiyor.
DOĞRULARI  YİTİRME

Anlamsız bulma alışkanlığı sonradan yapıştı kişiliğimize. İşine gelmeyeni, anlamak istemediğini kabul etmeme hakkı doğdu birden bire. Doğru söylenenin önemi kalmadı, eğer işine yaracak laflar etmiyorsan…
Eskiden doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar denirdi, şimdi kovmaktan beter edip, yok sayıyorlar. İtibarsızlaştırarak hayata küstürüyorlar. Elde kalan bir avuç sahici insanı da bu yolla kaybetmiş oluyoruz… Biz var olanın kıymetini anlamaktan aciz yaşamaya devam ediyoruz. Hep söylenir kaybetmeden evvel değerini bil diye, ama yüzyıllar geçti hala anlaşılamadı şu mesele. Rayına oturmadı. Neden mi? Biz kaybetmekten adeta zevk alıyoruz. Dertlenecek sürüyle olay varken,
vazgeçemediğimiz ufak alışkanlıklarla mücadelede boğuluyoruz. Gücü kalmayan insanoğlu en hassas durumlara bu yüzden uykuda yakalanıyor  An geliyor ‘’iyi de ben ne yapabilirim ki’’ sözüne sığınıyor bütün pişkinliğiyle. Öyleyse bırak seni yoran hususları, etrafındaki gerçek meselelere dön…
Eşine rastlanır bitkiler bile dünya koruması altına alınırken, belki de hiç eşi olmayan insanlara odaklan artık. Kelamlarını yarıda kesme, yüzlerine eksik etme tebessümlerini. Bizler yaygaraların sesi değil, doğruyu savunanların yolcusu olalım… Duamız; insanların değerini bilmeyenler için değil, kendi insanlığının değerini bulamayanlar için olsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder