İnsan sessiz kal diktasını veren, gücünü pilden aldan bir tansiyon aletini dinliyor da, kalbine iyi bak diyen kitabı dinlemiyor.
BİR YEŞİL MÜCADELESİ

Yeşil, ayakta kalma mücadelesi. Sinema veya dizi dünyasına konu olmayı beceremeyen, insanların vicdanında da gittikçe köreltilen bir his. Gözlerin unutmaya yüz tuttuğu, olmasa da olur fikrinde sabit kılınan, bizi kokusuz beyaza yönelten bir hikaye…
Yeşil, akıllarda çocukluk anısı. Çınar iken, akıllar yontularak ortaya çıktı çam ağacı… Artık gece ayaza vurunca anlaşılıyor kışın geldiği. Sokaklar temizlenen baharın, çiçeğin, ömrü bitmiş yeşilin değil de izmaritin devri… Kainata inat, yaşlanmaya inat, ölüme inat çoğaldıkça kayboldu kuru yaprak
hışırtısı. Şimdilerde bize yaşamı sunan, ölümü ise gözlerden ırak kılan ne varsa alıp koyuyoruz baş köşeye. Umutsuzluk! Yok. Çaresizlik! Yok. Ayak uyduruyor insan kendi kurduğu yalan düzene.
Öyle bir an gelecek ki, bırak meyvesi toplumun olan ağacı, kokusu dahi sakınılacak komşusundan. Sebep? Kokmayacak bir gün dikilen evler ve çam kokusu.
Yeşile inat etmeyin, yeşile ihanet etmeyin! Zaten mezarının başında çam olacak, bırakalım şimdi ıhlamur koksun ocağımız… Yeşili özleyin, sonbaharın vedasını hissedin.
Öze dönüp, bir Çınarın gölgesinde ölelim…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder